Bu yazıyı burada da bulabilirsiniz.
Amcamın vefatı üzerine
Belki ilk Türkçe yazımın böyle bir hüzünle başlamasını istemezdim ama öyle denk geldi. Kader işte.
Bir insanın harika bir insan olduğunun en büyük göstergelerinden birisi onun hayatından çıktığı andaki hissettiğin şeylerdir bana göre. İlk tepkin. Aklına ilk gelen şeyler.
Bunun böyle olduğunu hep düşünürdüm ama ne demek olduğunu tam kavrayamamıştım, daha düne kadar. Dun uçak aktarmasında iken amcamın vefat haberi geldi. Uçağa mı koşayım, habere mi üzüleyim bilemedim. Elimden gelse bir köşeye çekilip ağlamak en çok yapmak istediğim şeydi o anda. Uçağa koştum ama gözlerim dolarak. Normalde uçmayı severim, çok severim, ama o uçuş içim yanarak geçti. O anda ağlayamamanın verdiği ağırlıkla savaştım yolculuk boyu. İnsan hayatinin eninde sonunda sona ereceğini biliyoruz. Ama her sona erme yine de hüzün veriyor, yıkıyor çoğu kez. Hele de böyle sevdiğin bir insan olunca. Hele de böyle iyi bir insan olunca.
Haberi ilk aldığımda yaşadığım bu hüznün yanında bir de aklımda onunla hatıralarım dolaşıyordu. Amcamın çocukken bizi sürekli güldürdüğü zamanlar. Onu evinde ziyaret ettiğim zamanlar. Onun memleketimize gelip de bizi eğlendirdiği zamanlar. Amcamı hep böyle güldüren, neşeli, iyi bir insan olarak bildim. Hep de öyle bileceğim. Bende bıraktığı tek hatıra türü bu çünkü. Başka şekilde tanımadım onu. Güzel yaşadın amca, o yüzden bize de güzel şeyler yaşattın.
Şimdi bunu yazarken ancak ağlayabiliyorum. O karmaşa içinde ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilemeden koşturmanın sonucu olarak biriken gözyaşları ancak akabiliyor. Allah rahmet eylesin amcam. Mekânın cennet olsun. Diyeceklerim bu kadar.